Çocukluğu Münih’te geride bıraktığımız Einstein ilk öğrenimini de burada yaptı.
Genç Einstein’ın tek meselesi vardı ki, zekasına ve dehasına karşın okulda başka kankaları gibi etkin olamıyordu.
Okulu sevemiyordu.
Kısa müddet ardından okulun onun tipine göre bulunmadığı anlaşılacaktı ama o saate kadar oldukça külfet çektiği muhakkaktır.
Zaten başarılarından ardından söylediği sözlerde eğitim sistemine yönelik eleştirisini de sıklıkla görebiliyoruz.
Artık tek delikanlı olan Einstein, lise öğrenimini 1894’te İsviçre’de bitirdi ve 1896’da Zürih Politeknik Enstitüsü’ne (ETH) girdi.
Sonradan İsviçre yurttaşı olup, Sırp asıllı tek kız talebe ile izdivaç etti.
Sonra Bern’de federal patent dairesinde misyon aldı.
Bu görevden arta kalan zaman modern fizikte meydana atılmaya başlanan sorunlar üstünde düşünmek fırsatını buldu.
Bu; atom fiziğinde gerçekleştireceği devrimlerin başlangıcı olarak kabul edilebilir.
Önce atomun yapısı ve Max Planck’ın kuantum kuramı ile ilgilendi.
Brown hareketine olasılıklar hesabını uygulayarak bunun kuramını kurdu ve Avogadro adedinin kıymetini hesaplayarak kuramını deneme etti.
Kuantum kuramının ehemmiyetini ilk anlayan fizikçilerden birisi oldu ve bunu ışıma enerjisine uyguladı.
Bu da onun, ışık tanecikleri ya da fotonlar hipotezini kurmasını sağladı.
Bu yoldan fotoelektrik vakasını açıklayabildi.
Bu çalışmalarını izah eden ve 1905 seneninde “Annalen der Physik” mecmuasında yayımlanan iki yazısından farklı, üçüncü tek yazısı henüz çıktı ve bu yazıda görelilik kuramının esasını attı.
Teorileri sert tartışmalara yol açtı.
1909’da Zürih Üniversitesi’nde eğitmeni oldu.
Prag’da tek sene kaldıktan ardından, Zürih Politeknik Enstitüsü’nde profesör oldu.
1913’de Berlin Kaiser-Wilhelm Enstitüsünde ders verdi ve Prusya Bilimler akademisine mensup seçildi.
Genç Einstein’ın tek meselesi vardı ki, zekasına ve dehasına karşın okulda başka kankaları gibi etkin olamıyordu.
Okulu sevemiyordu.
Kısa müddet ardından okulun onun tipine göre bulunmadığı anlaşılacaktı ama o saate kadar oldukça külfet çektiği muhakkaktır.
Zaten başarılarından ardından söylediği sözlerde eğitim sistemine yönelik eleştirisini de sıklıkla görebiliyoruz.
Artık tek delikanlı olan Einstein, lise öğrenimini 1894’te İsviçre’de bitirdi ve 1896’da Zürih Politeknik Enstitüsü’ne (ETH) girdi.
Sonradan İsviçre yurttaşı olup, Sırp asıllı tek kız talebe ile izdivaç etti.
Sonra Bern’de federal patent dairesinde misyon aldı.
Bu görevden arta kalan zaman modern fizikte meydana atılmaya başlanan sorunlar üstünde düşünmek fırsatını buldu.
Bu; atom fiziğinde gerçekleştireceği devrimlerin başlangıcı olarak kabul edilebilir.
Önce atomun yapısı ve Max Planck’ın kuantum kuramı ile ilgilendi.
Brown hareketine olasılıklar hesabını uygulayarak bunun kuramını kurdu ve Avogadro adedinin kıymetini hesaplayarak kuramını deneme etti.
Kuantum kuramının ehemmiyetini ilk anlayan fizikçilerden birisi oldu ve bunu ışıma enerjisine uyguladı.
Bu da onun, ışık tanecikleri ya da fotonlar hipotezini kurmasını sağladı.
Bu yoldan fotoelektrik vakasını açıklayabildi.
Bu çalışmalarını izah eden ve 1905 seneninde “Annalen der Physik” mecmuasında yayımlanan iki yazısından farklı, üçüncü tek yazısı henüz çıktı ve bu yazıda görelilik kuramının esasını attı.
Teorileri sert tartışmalara yol açtı.
1909’da Zürih Üniversitesi’nde eğitmeni oldu.
Prag’da tek sene kaldıktan ardından, Zürih Politeknik Enstitüsü’nde profesör oldu.
1913’de Berlin Kaiser-Wilhelm Enstitüsünde ders verdi ve Prusya Bilimler akademisine mensup seçildi.