• 🔊 Sponsor - Sohbet'in yeni adı Haylaz.NET açıldı. Sen de hemen aramıza katılmak için TIKLA 📌
  • 🔊 Sponsor - Türkiye'nin resmi mobil sohbet sitesi Mobil.Gen.TR açıldı! Tüm mobil cihazlardan giriş yapmak için TIKLA 📌
  • 🔊 Sponsor - Okey Sitemiz Açıldı - Haylaz.NET 📌 Okeyodalari.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna! TIKLA 📌

  • IRCForumlari.Gen.Tr Türkiye'nin Güncel IRC Forum Sitesi
    IRCForumlari.Gen.Tr IRC Forum sitesine katılım zahmetsiz ve ücretsizdir.
    Konu içeriğini görebilmek için lütfen üye olun. Aksi taktirde içeriği göremezsiniz.
  • Değerli ziyaretçilerimiz;

    Türkiye'nin en yeni, gelişmiş, özgün ve güvenli bilgi ağına hoşgeldiniz! Şimdiye dek internet dünyasında bir çok başarı elde etmiş projeye imza attık "IRCForumlari.Gen.TR" bunlara en yakın örnek diyebiliriz. Son olarak ta IRCForumlari.Gen.Tr siz değerli kullanıcılarımız ile buluşturmanın mutluluğu içerisindeyiz. Sizde bu MEGA ve Stabil projenin bir parçası olmak isterseniz kolayca bize katılabilirsiniz. Saygılarımızla. IRCForumlari.Gen.TR

Didem Balçın: Annelik bana iyi geldi

[IF] Konu Bilgileri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Magazin Haberleri kategorisinde Didem tarafından oluşturulan Didem Balçın: Annelik bana iyi geldi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 13 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Magazin Haberleri
Konu Başlığı Didem Balçın: Annelik bana iyi geldi
Konbuyu başlatan Didem
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Didem

Didem

Vip Üye
Katılım
13 Ara 2020
Mesajlar
2,579
Tepkime puanı
12
Puanları
30

İtibar:

Cansu TopçuOluşturulma Tarihi: Nisan 20, 2025 10:24Didem Balçın, bir yandan kurucu ortağı olduğu DasDas’ta tiyatro oyunlarıyla sahnede, diğer yandan “Bir Zamanlar İstanbul” dizisinde Fidan karakteriyle ekranda. Fakat bu yoğunluk onu yormuyor, aksine “Daha üretken oluyorum. Heyecan dolu oluyorum. Hep karnımda kelebeklerle geziyorum” diyor! Balçın’la hem iş temposunu hem de annelik deneyimlerini konuştuk.
Haberin Devamı◊ “Bir Zamanlar İstanbul”da Fidan karakterini canlandırıyorsunuz. Fidan’la nasıl bir bağ kurdunuz?- Fidan... Bana heyecan veriyor... Halimden anlamışsınızdır. Ne olursa olsun umudunu, neşesini kaybetmeyen insanlar olur ya; “her şeye rağmen” biri Fidan. Ben oynadığım her rolle bir bağ kuruyorum doğal olarak. Fidan’la da çok iyi anlaştık. Artık desteksiz oynuyor, benim bir şey yapmama gerek kalmadan! (Gülüyor) Çekimler yoğun. O nedenle de açıkçası 1 haftada çekilen bu sinema filmi emeğindeki işi daha çok insan izlesin istiyorum. Mekânlarımız, oyuncularımız, ekibimiz her şey çok özverili...◊ 90’lı yılların İstanbul’unu ekrana taşıyorsunuz. Sizin için 90’lı yıllar nasıldı?- Çocukluğum... Hüzün veriyor bana hatırlamak. Çünkü çok güzel bir çocukluk geçirdim. Sokaklardaydım. Oyunlar oynadım. Çok güzel dostluklarım vardı. Bayramlar daha özenliydi.Haberin Devamı◊ O yıllara ait aklınıza kazınan en unutulmaz anınız neydi?- Ben TRT Ankara Radyosu Çocuk Saati kökenliyim. 8 yaşında, tam 1990 yılında yani sınavları kazanıp her cuma Radyo Çocuk Saati için Sıhhıye’deki TRT’ye giderdim. Hem eğitim alır hem program yapardık. Çok önemli isimler hocalarımızdı. Rüştü Asyalı, Ejder Akışık, Sungun Babacan gibi çok önemli isimler. En unutulmaz anılarımı ve en unutulmaz dostluklarımı o yıllardan hâlâ yüreğimde taşıyorum.◊ 90’lı yıllara dair neyi özlüyorsunuz?- Sokak oyunlarını. Seksek oynamayı. Sokakta arkadaşlarımla evden hazırladığımız şeyleri satıp para kazanmayı. Sarı rehberi, çevirmeli telefonu...“DİDEM BALÇIN ADALET DAĞITIYOR” DİYORLAR◊ Dizide bir adalet arayışı ön planda. Sizin adalet teraziniz nasıl işler?- Arkadaşlarım “Didem Balçın adalet dağıtıyor” diye dalga geçer bazen! Şaka bir yana, sevmediğim huyum. Biri bana ya da başka birine yanlış bir şey yapıyorsa, benim için bitmiştir. Bir daha geri dönülmesi zor bir duruma girer her şey. Tabii benim ne haddime! Böyle deyince sanki “cezasını veririm” gibi anlaşılıyor. Benim tek cezam, karşımdaki kişinin bensiz kalması ya da başka birine yapılan bir hataysa, hatasının yüzüne vurulup bir daha geri gelmeyecek bir güven sarsılması.Haberin Devamı◊ Siz proje seçerken, “Bu iş tutar” diyebilmeyi nasıl başarıyorsunuz?- Ben anlatılan projeye heyecanlanıyorsam eğer, o an ne oynadığımın çok önemi olmuyor. Tabii ki rolün beni heyecanlandırması önemli ama ben role ilk başta açılımı var mı diye bakıyorum. Eğer varsa, başta az ya da çok olması önemli değil. Dişi, dişli bir rol olsun yeter. Ben gerisini hallederim. Projede tabii ki hikâye ve nasıl bir emek verildiği de çok önemli oluyor. Mesela “Bir Zamanlar İstanbul” için yapılan plato insana şöyle dedirtiyor: “Şu sokakta yürürüm yeter!”SEKTÖRÜN SORUNU HIZLI TÜKETİM◊ Sizce sektörün en büyük sorunu nedir?Haberin Devamı- Hızlı tüketim. Dopamin hormonumuzu hunharca harcıyoruz. Bir oturuşta beş bölüm dizi izleyebiliyoruz. Bu sebeple de “Bu bitti, hop gelsin yenisi” modundayız. Bir diziye şans tanımaya seyircinin tahammülü yok. Kanallar da bu kadar çabuk vazgeçilebilen, unutulabilen dizilere, emeğe rağmen şans tanıyamıyor.◊ Bir yandan tiyatro oyunlarınız devam ediyor. Bu yoğun tempoyu organize etmek zor olmuyor mu?- Aksine ben bundan besleniyorum. Bu da benim travmam belki de! Daha üretken oluyorum. Heyecan dolu oluyorum. Hep karnımda kelebeklerle geziyorum. Diken üstündeyim. O yüzden de daha organize ve daha mutluyum.Haberin Devamı◊ Tiyatrodan vazgeçemeyenlerdensiniz...- Evet. Geçemem de... Koca bir tiyatro yapısının kurucu ortaklarından biriyim. DasDas benim çocuğum gibi. İnsan çocuğundan vazgeçer mi? Hep “Onun için ne yaparsam daha iyi olur?” diye düşünürüm. Bir de tiyatro ne olursa olsun bu tüketim toplumuna direnen tek sanat dalı. Asla hızlı tüketmeye gücünüz yetmez. İyiyse hep karşılığını alır tiyatro...◊ En son “Çakallarla Dans 7” filminizle beyazperdede yer aldınız. Sırada yeni film projeniz var mı?- Yazın çekilmesi planlanan bir film var ama ben şu an yokmuş gibi davranıyorum. Önce dizimin sezonu bitsin, sonra bakacağız. Hayat ve şartlar bu filmin çekilmesine imkân verirse ben de oynayacağım.Haberin DevamıOĞLUMDAN SONRA BİR EŞİK ATLADIM◊ 4 yaşında bir oğlunuz var. İş ve ev arasındaki trafik nasıl? Anne olduktan sonra nasıl bir düzen kurdunuz bu anlamda?- Tek fark, artık “Yarın karar veririm” deme lüksüm kalmadı. O da bir lüks mü bilmiyorum, bazen düşünüyorum. Oğlum için, en azından onunla ilgili her şeyi önceden planlamam gerek. Onunla hangi gün kaliteli zaman geçirebileceğimi organize etmek dahil...Trafiğime de çok alıştı. Çünkü doğduğundan beri bu trafik var. Çalışan annelere tek söyleyebileceğim, “Çocuğunuz size ayak uydursun, siz ona değil” olurdu herhalde.◊ Anne Didem’le oyuncu Didem arasında nasıl bir fark veya bağ var?- Çok güçlü bir bağ var aslında. İkisi de çok net. Anne Didem’in oyuncu Didem’e katkısı çok büyük. Bir eşik atladım Alican’dan sonra. Eskiden rollerime hazırlanma aşamasında daha çok desteğe ihtiyaç duyardım. Alican’dan sonra sanki bedenime ve yüreğime tüm duygular fazlasıyla yüklendi. Daha doğallaştım. Daha gerçek oldum.◊ Anneliğin en çok hangi yanını sevdiniz?- Hımmmm... Çok zor bir soru bence... Çok fazla sevdiğim yanı var. En başta eşimle en büyük, tek ve değişmez bağımız.Ama sanki birine rol model oluyorsunuz ya ebeveyn olarak ve bu yüzden de en iyisi olmak için çabalamanız gerekiyor ya, sanırım bu görevi ben çok sevdim. Bana iyi geldi annelik her anlamda.HEPSİNDE VARIM!◊ Sosyal medyada sizinle ilgili yorumlara baktım da; kimisi “sempatik” diyor, kimisi de “dişil enerjisi yüksek”... Siz kendinizi hangi kategoride görüyorsunuz?

- Benim kendimi her kategoride gördüğüm anlar olduğu için, hepsinde varım diyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:#Didem Balçın#Bir Zamanlar İstanbul#Dasdas

6804a1105d00ddcc93efbbc8.jpg


Cansu TopçuOluşturulma Tarihi: Nisan 20, 2025 10:24Didem Balçın, bir yandan kurucu ortağı olduğu DasDas’ta tiyatro oyunlarıyla sahnede, diğer yandan “Bir Zamanlar İstanbul” dizisinde Fidan karakteriyle ekranda. Fakat bu yoğunluk onu yormuyor, aksine “Daha üretken oluyorum. Heyecan dolu oluyorum. Hep karnımda kelebeklerle geziyorum” diyor! Balçın’la hem iş temposunu hem de annelik deneyimlerini konuştuk.
Haberin Devamı◊ “Bir Zamanlar İstanbul”da Fidan karakterini canlandırıyorsunuz. Fidan’la nasıl bir bağ kurdunuz?- Fidan... Bana heyecan veriyor... Halimden anlamışsınızdır. Ne olursa olsun umudunu, neşesini kaybetmeyen insanlar olur ya; “her şeye rağmen” biri Fidan. Ben oynadığım her rolle bir bağ kuruyorum doğal olarak. Fidan’la da çok iyi anlaştık. Artık desteksiz oynuyor, benim bir şey yapmama gerek kalmadan! (Gülüyor) Çekimler yoğun. O nedenle de açıkçası 1 haftada çekilen bu sinema filmi emeğindeki işi daha çok insan izlesin istiyorum. Mekânlarımız, oyuncularımız, ekibimiz her şey çok özverili...◊ 90’lı yılların İstanbul’unu ekrana taşıyorsunuz. Sizin için 90’lı yıllar nasıldı?- Çocukluğum... Hüzün veriyor bana hatırlamak. Çünkü çok güzel bir çocukluk geçirdim. Sokaklardaydım. Oyunlar oynadım. Çok güzel dostluklarım vardı. Bayramlar daha özenliydi.Haberin Devamı◊ O yıllara ait aklınıza kazınan en unutulmaz anınız neydi?- Ben TRT Ankara Radyosu Çocuk Saati kökenliyim. 8 yaşında, tam 1990 yılında yani sınavları kazanıp her cuma Radyo Çocuk Saati için Sıhhıye’deki TRT’ye giderdim. Hem eğitim alır hem program yapardık. Çok önemli isimler hocalarımızdı. Rüştü Asyalı, Ejder Akışık, Sungun Babacan gibi çok önemli isimler. En unutulmaz anılarımı ve en unutulmaz dostluklarımı o yıllardan hâlâ yüreğimde taşıyorum.◊ 90’lı yıllara dair neyi özlüyorsunuz?- Sokak oyunlarını. Seksek oynamayı. Sokakta arkadaşlarımla evden hazırladığımız şeyleri satıp para kazanmayı. Sarı rehberi, çevirmeli telefonu...“DİDEM BALÇIN ADALET DAĞITIYOR” DİYORLAR◊ Dizide bir adalet arayışı ön planda. Sizin adalet teraziniz nasıl işler?- Arkadaşlarım “Didem Balçın adalet dağıtıyor” diye dalga geçer bazen! Şaka bir yana, sevmediğim huyum. Biri bana ya da başka birine yanlış bir şey yapıyorsa, benim için bitmiştir. Bir daha geri dönülmesi zor bir duruma girer her şey. Tabii benim ne haddime! Böyle deyince sanki “cezasını veririm” gibi anlaşılıyor. Benim tek cezam, karşımdaki kişinin bensiz kalması ya da başka birine yapılan bir hataysa, hatasının yüzüne vurulup bir daha geri gelmeyecek bir güven sarsılması.Haberin Devamı◊ Siz proje seçerken, “Bu iş tutar” diyebilmeyi nasıl başarıyorsunuz?- Ben anlatılan projeye heyecanlanıyorsam eğer, o an ne oynadığımın çok önemi olmuyor. Tabii ki rolün beni heyecanlandırması önemli ama ben role ilk başta açılımı var mı diye bakıyorum. Eğer varsa, başta az ya da çok olması önemli değil. Dişi, dişli bir rol olsun yeter. Ben gerisini hallederim. Projede tabii ki hikâye ve nasıl bir emek verildiği de çok önemli oluyor. Mesela “Bir Zamanlar İstanbul” için yapılan plato insana şöyle dedirtiyor: “Şu sokakta yürürüm yeter!”SEKTÖRÜN SORUNU HIZLI TÜKETİM◊ Sizce sektörün en büyük sorunu nedir?Haberin Devamı- Hızlı tüketim. Dopamin hormonumuzu hunharca harcıyoruz. Bir oturuşta beş bölüm dizi izleyebiliyoruz. Bu sebeple de “Bu bitti, hop gelsin yenisi” modundayız. Bir diziye şans tanımaya seyircinin tahammülü yok. Kanallar da bu kadar çabuk vazgeçilebilen, unutulabilen dizilere, emeğe rağmen şans tanıyamıyor.◊ Bir yandan tiyatro oyunlarınız devam ediyor. Bu yoğun tempoyu organize etmek zor olmuyor mu?- Aksine ben bundan besleniyorum. Bu da benim travmam belki de! Daha üretken oluyorum. Heyecan dolu oluyorum. Hep karnımda kelebeklerle geziyorum. Diken üstündeyim. O yüzden de daha organize ve daha mutluyum.Haberin Devamı◊ Tiyatrodan vazgeçemeyenlerdensiniz...- Evet. Geçemem de... Koca bir tiyatro yapısının kurucu ortaklarından biriyim. DasDas benim çocuğum gibi. İnsan çocuğundan vazgeçer mi? Hep “Onun için ne yaparsam daha iyi olur?” diye düşünürüm. Bir de tiyatro ne olursa olsun bu tüketim toplumuna direnen tek sanat dalı. Asla hızlı tüketmeye gücünüz yetmez. İyiyse hep karşılığını alır tiyatro...◊ En son “Çakallarla Dans 7” filminizle beyazperdede yer aldınız. Sırada yeni film projeniz var mı?- Yazın çekilmesi planlanan bir film var ama ben şu an yokmuş gibi davranıyorum. Önce dizimin sezonu bitsin, sonra bakacağız. Hayat ve şartlar bu filmin çekilmesine imkân verirse ben de oynayacağım.Haberin DevamıOĞLUMDAN SONRA BİR EŞİK ATLADIM◊ 4 yaşında bir oğlunuz var. İş ve ev arasındaki trafik nasıl? Anne olduktan sonra nasıl bir düzen kurdunuz bu anlamda?- Tek fark, artık “Yarın karar veririm” deme lüksüm kalmadı. O da bir lüks mü bilmiyorum, bazen düşünüyorum. Oğlum için, en azından onunla ilgili her şeyi önceden planlamam gerek. Onunla hangi gün kaliteli zaman geçirebileceğimi organize etmek dahil...Trafiğime de çok alıştı. Çünkü doğduğundan beri bu trafik var. Çalışan annelere tek söyleyebileceğim, “Çocuğunuz size ayak uydursun, siz ona değil” olurdu herhalde.◊ Anne Didem’le oyuncu Didem arasında nasıl bir fark veya bağ var?- Çok güçlü bir bağ var aslında. İkisi de çok net. Anne Didem’in oyuncu Didem’e katkısı çok büyük. Bir eşik atladım Alican’dan sonra. Eskiden rollerime hazırlanma aşamasında daha çok desteğe ihtiyaç duyardım. Alican’dan sonra sanki bedenime ve yüreğime tüm duygular fazlasıyla yüklendi. Daha doğallaştım. Daha gerçek oldum.◊ Anneliğin en çok hangi yanını sevdiniz?- Hımmmm... Çok zor bir soru bence... Çok fazla sevdiğim yanı var. En başta eşimle en büyük, tek ve değişmez bağımız.Ama sanki birine rol model oluyorsunuz ya ebeveyn olarak ve bu yüzden de en iyisi olmak için çabalamanız gerekiyor ya, sanırım bu görevi ben çok sevdim. Bana iyi geldi annelik her anlamda.HEPSİNDE VARIM!◊ Sosyal medyada sizinle ilgili yorumlara baktım da; kimisi “sempatik” diyor, kimisi de “dişil enerjisi yüksek”... Siz kendinizi hangi kategoride görüyorsunuz?

- Benim kendimi her kategoride gördüğüm anlar olduğu için, hepsinde varım diyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:#Didem Balçın#Bir Zamanlar İstanbul#Dasdas

6613a8db3f75150bab8f5aea.jpg


Cansu TopçuOluşturulma Tarihi: Nisan 20, 2025 10:24Didem Balçın, bir yandan kurucu ortağı olduğu DasDas’ta tiyatro oyunlarıyla sahnede, diğer yandan “Bir Zamanlar İstanbul” dizisinde Fidan karakteriyle ekranda. Fakat bu yoğunluk onu yormuyor, aksine “Daha üretken oluyorum. Heyecan dolu oluyorum. Hep karnımda kelebeklerle geziyorum” diyor! Balçın’la hem iş temposunu hem de annelik deneyimlerini konuştuk.
Haberin Devamı◊ “Bir Zamanlar İstanbul”da Fidan karakterini canlandırıyorsunuz. Fidan’la nasıl bir bağ kurdunuz?- Fidan... Bana heyecan veriyor... Halimden anlamışsınızdır. Ne olursa olsun umudunu, neşesini kaybetmeyen insanlar olur ya; “her şeye rağmen” biri Fidan. Ben oynadığım her rolle bir bağ kuruyorum doğal olarak. Fidan’la da çok iyi anlaştık. Artık desteksiz oynuyor, benim bir şey yapmama gerek kalmadan! (Gülüyor) Çekimler yoğun. O nedenle de açıkçası 1 haftada çekilen bu sinema filmi emeğindeki işi daha çok insan izlesin istiyorum. Mekânlarımız, oyuncularımız, ekibimiz her şey çok özverili...◊ 90’lı yılların İstanbul’unu ekrana taşıyorsunuz. Sizin için 90’lı yıllar nasıldı?- Çocukluğum... Hüzün veriyor bana hatırlamak. Çünkü çok güzel bir çocukluk geçirdim. Sokaklardaydım. Oyunlar oynadım. Çok güzel dostluklarım vardı. Bayramlar daha özenliydi.Haberin Devamı◊ O yıllara ait aklınıza kazınan en unutulmaz anınız neydi?- Ben TRT Ankara Radyosu Çocuk Saati kökenliyim. 8 yaşında, tam 1990 yılında yani sınavları kazanıp her cuma Radyo Çocuk Saati için Sıhhıye’deki TRT’ye giderdim. Hem eğitim alır hem program yapardık. Çok önemli isimler hocalarımızdı. Rüştü Asyalı, Ejder Akışık, Sungun Babacan gibi çok önemli isimler. En unutulmaz anılarımı ve en unutulmaz dostluklarımı o yıllardan hâlâ yüreğimde taşıyorum.◊ 90’lı yıllara dair neyi özlüyorsunuz?- Sokak oyunlarını. Seksek oynamayı. Sokakta arkadaşlarımla evden hazırladığımız şeyleri satıp para kazanmayı. Sarı rehberi, çevirmeli telefonu...“DİDEM BALÇIN ADALET DAĞITIYOR” DİYORLAR◊ Dizide bir adalet arayışı ön planda. Sizin adalet teraziniz nasıl işler?- Arkadaşlarım “Didem Balçın adalet dağıtıyor” diye dalga geçer bazen! Şaka bir yana, sevmediğim huyum. Biri bana ya da başka birine yanlış bir şey yapıyorsa, benim için bitmiştir. Bir daha geri dönülmesi zor bir duruma girer her şey. Tabii benim ne haddime! Böyle deyince sanki “cezasını veririm” gibi anlaşılıyor. Benim tek cezam, karşımdaki kişinin bensiz kalması ya da başka birine yapılan bir hataysa, hatasının yüzüne vurulup bir daha geri gelmeyecek bir güven sarsılması.Haberin Devamı◊ Siz proje seçerken, “Bu iş tutar” diyebilmeyi nasıl başarıyorsunuz?- Ben anlatılan projeye heyecanlanıyorsam eğer, o an ne oynadığımın çok önemi olmuyor. Tabii ki rolün beni heyecanlandırması önemli ama ben role ilk başta açılımı var mı diye bakıyorum. Eğer varsa, başta az ya da çok olması önemli değil. Dişi, dişli bir rol olsun yeter. Ben gerisini hallederim. Projede tabii ki hikâye ve nasıl bir emek verildiği de çok önemli oluyor. Mesela “Bir Zamanlar İstanbul” için yapılan plato insana şöyle dedirtiyor: “Şu sokakta yürürüm yeter!”SEKTÖRÜN SORUNU HIZLI TÜKETİM◊ Sizce sektörün en büyük sorunu nedir?Haberin Devamı- Hızlı tüketim. Dopamin hormonumuzu hunharca harcıyoruz. Bir oturuşta beş bölüm dizi izleyebiliyoruz. Bu sebeple de “Bu bitti, hop gelsin yenisi” modundayız. Bir diziye şans tanımaya seyircinin tahammülü yok. Kanallar da bu kadar çabuk vazgeçilebilen, unutulabilen dizilere, emeğe rağmen şans tanıyamıyor.◊ Bir yandan tiyatro oyunlarınız devam ediyor. Bu yoğun tempoyu organize etmek zor olmuyor mu?- Aksine ben bundan besleniyorum. Bu da benim travmam belki de! Daha üretken oluyorum. Heyecan dolu oluyorum. Hep karnımda kelebeklerle geziyorum. Diken üstündeyim. O yüzden de daha organize ve daha mutluyum.Haberin Devamı◊ Tiyatrodan vazgeçemeyenlerdensiniz...- Evet. Geçemem de... Koca bir tiyatro yapısının kurucu ortaklarından biriyim. DasDas benim çocuğum gibi. İnsan çocuğundan vazgeçer mi? Hep “Onun için ne yaparsam daha iyi olur?” diye düşünürüm. Bir de tiyatro ne olursa olsun bu tüketim toplumuna direnen tek sanat dalı. Asla hızlı tüketmeye gücünüz yetmez. İyiyse hep karşılığını alır tiyatro...◊ En son “Çakallarla Dans 7” filminizle beyazperdede yer aldınız. Sırada yeni film projeniz var mı?- Yazın çekilmesi planlanan bir film var ama ben şu an yokmuş gibi davranıyorum. Önce dizimin sezonu bitsin, sonra bakacağız. Hayat ve şartlar bu filmin çekilmesine imkân verirse ben de oynayacağım.Haberin DevamıOĞLUMDAN SONRA BİR EŞİK ATLADIM◊ 4 yaşında bir oğlunuz var. İş ve ev arasındaki trafik nasıl? Anne olduktan sonra nasıl bir düzen kurdunuz bu anlamda?- Tek fark, artık “Yarın karar veririm” deme lüksüm kalmadı. O da bir lüks mü bilmiyorum, bazen düşünüyorum. Oğlum için, en azından onunla ilgili her şeyi önceden planlamam gerek. Onunla hangi gün kaliteli zaman geçirebileceğimi organize etmek dahil...Trafiğime de çok alıştı. Çünkü doğduğundan beri bu trafik var. Çalışan annelere tek söyleyebileceğim, “Çocuğunuz size ayak uydursun, siz ona değil” olurdu herhalde.◊ Anne Didem’le oyuncu Didem arasında nasıl bir fark veya bağ var?- Çok güçlü bir bağ var aslında. İkisi de çok net. Anne Didem’in oyuncu Didem’e katkısı çok büyük. Bir eşik atladım Alican’dan sonra. Eskiden rollerime hazırlanma aşamasında daha çok desteğe ihtiyaç duyardım. Alican’dan sonra sanki bedenime ve yüreğime tüm duygular fazlasıyla yüklendi. Daha doğallaştım. Daha gerçek oldum.◊ Anneliğin en çok hangi yanını sevdiniz?- Hımmmm... Çok zor bir soru bence... Çok fazla sevdiğim yanı var. En başta eşimle en büyük, tek ve değişmez bağımız.Ama sanki birine rol model oluyorsunuz ya ebeveyn olarak ve bu yüzden de en iyisi olmak için çabalamanız gerekiyor ya, sanırım bu görevi ben çok sevdim. Bana iyi geldi annelik her anlamda.HEPSİNDE VARIM!◊ Sosyal medyada sizinle ilgili yorumlara baktım da; kimisi “sempatik” diyor, kimisi de “dişil enerjisi yüksek”... Siz kendinizi hangi kategoride görüyorsunuz?

- Benim kendimi her kategoride gördüğüm anlar olduğu için, hepsinde varım diyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:#Didem Balçın#Bir Zamanlar İstanbul#Dasdas

6804a11a5d00ddcc93efbbce.jpg


Cansu TopçuOluşturulma Tarihi: Nisan 20, 2025 10:24Didem Balçın, bir yandan kurucu ortağı olduğu DasDas’ta tiyatro oyunlarıyla sahnede, diğer yandan “Bir Zamanlar İstanbul” dizisinde Fidan karakteriyle ekranda. Fakat bu yoğunluk onu yormuyor, aksine “Daha üretken oluyorum. Heyecan dolu oluyorum. Hep karnımda kelebeklerle geziyorum” diyor! Balçın’la hem iş temposunu hem de annelik deneyimlerini konuştuk.
Haberin Devamı◊ “Bir Zamanlar İstanbul”da Fidan karakterini canlandırıyorsunuz. Fidan’la nasıl bir bağ kurdunuz?- Fidan... Bana heyecan veriyor... Halimden anlamışsınızdır. Ne olursa olsun umudunu, neşesini kaybetmeyen insanlar olur ya; “her şeye rağmen” biri Fidan. Ben oynadığım her rolle bir bağ kuruyorum doğal olarak. Fidan’la da çok iyi anlaştık. Artık desteksiz oynuyor, benim bir şey yapmama gerek kalmadan! (Gülüyor) Çekimler yoğun. O nedenle de açıkçası 1 haftada çekilen bu sinema filmi emeğindeki işi daha çok insan izlesin istiyorum. Mekânlarımız, oyuncularımız, ekibimiz her şey çok özverili...◊ 90’lı yılların İstanbul’unu ekrana taşıyorsunuz. Sizin için 90’lı yıllar nasıldı?- Çocukluğum... Hüzün veriyor bana hatırlamak. Çünkü çok güzel bir çocukluk geçirdim. Sokaklardaydım. Oyunlar oynadım. Çok güzel dostluklarım vardı. Bayramlar daha özenliydi.Haberin Devamı◊ O yıllara ait aklınıza kazınan en unutulmaz anınız neydi?- Ben TRT Ankara Radyosu Çocuk Saati kökenliyim. 8 yaşında, tam 1990 yılında yani sınavları kazanıp her cuma Radyo Çocuk Saati için Sıhhıye’deki TRT’ye giderdim. Hem eğitim alır hem program yapardık. Çok önemli isimler hocalarımızdı. Rüştü Asyalı, Ejder Akışık, Sungun Babacan gibi çok önemli isimler. En unutulmaz anılarımı ve en unutulmaz dostluklarımı o yıllardan hâlâ yüreğimde taşıyorum.◊ 90’lı yıllara dair neyi özlüyorsunuz?- Sokak oyunlarını. Seksek oynamayı. Sokakta arkadaşlarımla evden hazırladığımız şeyleri satıp para kazanmayı. Sarı rehberi, çevirmeli telefonu...“DİDEM BALÇIN ADALET DAĞITIYOR” DİYORLAR◊ Dizide bir adalet arayışı ön planda. Sizin adalet teraziniz nasıl işler?- Arkadaşlarım “Didem Balçın adalet dağıtıyor” diye dalga geçer bazen! Şaka bir yana, sevmediğim huyum. Biri bana ya da başka birine yanlış bir şey yapıyorsa, benim için bitmiştir. Bir daha geri dönülmesi zor bir duruma girer her şey. Tabii benim ne haddime! Böyle deyince sanki “cezasını veririm” gibi anlaşılıyor. Benim tek cezam, karşımdaki kişinin bensiz kalması ya da başka birine yapılan bir hataysa, hatasının yüzüne vurulup bir daha geri gelmeyecek bir güven sarsılması.Haberin Devamı◊ Siz proje seçerken, “Bu iş tutar” diyebilmeyi nasıl başarıyorsunuz?- Ben anlatılan projeye heyecanlanıyorsam eğer, o an ne oynadığımın çok önemi olmuyor. Tabii ki rolün beni heyecanlandırması önemli ama ben role ilk başta açılımı var mı diye bakıyorum. Eğer varsa, başta az ya da çok olması önemli değil. Dişi, dişli bir rol olsun yeter. Ben gerisini hallederim. Projede tabii ki hikâye ve nasıl bir emek verildiği de çok önemli oluyor. Mesela “Bir Zamanlar İstanbul” için yapılan plato insana şöyle dedirtiyor: “Şu sokakta yürürüm yeter!”SEKTÖRÜN SORUNU HIZLI TÜKETİM◊ Sizce sektörün en büyük sorunu nedir?Haberin Devamı- Hızlı tüketim. Dopamin hormonumuzu hunharca harcıyoruz. Bir oturuşta beş bölüm dizi izleyebiliyoruz. Bu sebeple de “Bu bitti, hop gelsin yenisi” modundayız. Bir diziye şans tanımaya seyircinin tahammülü yok. Kanallar da bu kadar çabuk vazgeçilebilen, unutulabilen dizilere, emeğe rağmen şans tanıyamıyor.◊ Bir yandan tiyatro oyunlarınız devam ediyor. Bu yoğun tempoyu organize etmek zor olmuyor mu?- Aksine ben bundan besleniyorum. Bu da benim travmam belki de! Daha üretken oluyorum. Heyecan dolu oluyorum. Hep karnımda kelebeklerle geziyorum. Diken üstündeyim. O yüzden de daha organize ve daha mutluyum.Haberin Devamı◊ Tiyatrodan vazgeçemeyenlerdensiniz...- Evet. Geçemem de... Koca bir tiyatro yapısının kurucu ortaklarından biriyim. DasDas benim çocuğum gibi. İnsan çocuğundan vazgeçer mi? Hep “Onun için ne yaparsam daha iyi olur?” diye düşünürüm. Bir de tiyatro ne olursa olsun bu tüketim toplumuna direnen tek sanat dalı. Asla hızlı tüketmeye gücünüz yetmez. İyiyse hep karşılığını alır tiyatro...◊ En son “Çakallarla Dans 7” filminizle beyazperdede yer aldınız. Sırada yeni film projeniz var mı?- Yazın çekilmesi planlanan bir film var ama ben şu an yokmuş gibi davranıyorum. Önce dizimin sezonu bitsin, sonra bakacağız. Hayat ve şartlar bu filmin çekilmesine imkân verirse ben de oynayacağım.Haberin DevamıOĞLUMDAN SONRA BİR EŞİK ATLADIM◊ 4 yaşında bir oğlunuz var. İş ve ev arasındaki trafik nasıl? Anne olduktan sonra nasıl bir düzen kurdunuz bu anlamda?- Tek fark, artık “Yarın karar veririm” deme lüksüm kalmadı. O da bir lüks mü bilmiyorum, bazen düşünüyorum. Oğlum için, en azından onunla ilgili her şeyi önceden planlamam gerek. Onunla hangi gün kaliteli zaman geçirebileceğimi organize etmek dahil...Trafiğime de çok alıştı. Çünkü doğduğundan beri bu trafik var. Çalışan annelere tek söyleyebileceğim, “Çocuğunuz size ayak uydursun, siz ona değil” olurdu herhalde.◊ Anne Didem’le oyuncu Didem arasında nasıl bir fark veya bağ var?- Çok güçlü bir bağ var aslında. İkisi de çok net. Anne Didem’in oyuncu Didem’e katkısı çok büyük. Bir eşik atladım Alican’dan sonra. Eskiden rollerime hazırlanma aşamasında daha çok desteğe ihtiyaç duyardım. Alican’dan sonra sanki bedenime ve yüreğime tüm duygular fazlasıyla yüklendi. Daha doğallaştım. Daha gerçek oldum.◊ Anneliğin en çok hangi yanını sevdiniz?- Hımmmm... Çok zor bir soru bence... Çok fazla sevdiğim yanı var. En başta eşimle en büyük, tek ve değişmez bağımız.Ama sanki birine rol model oluyorsunuz ya ebeveyn olarak ve bu yüzden de en iyisi olmak için çabalamanız gerekiyor ya, sanırım bu görevi ben çok sevdim. Bana iyi geldi annelik her anlamda.HEPSİNDE VARIM!◊ Sosyal medyada sizinle ilgili yorumlara baktım da; kimisi “sempatik” diyor, kimisi de “dişil enerjisi yüksek”... Siz kendinizi hangi kategoride görüyorsunuz?

- Benim kendimi her kategoride gördüğüm anlar olduğu için, hepsinde varım diyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:#Didem Balçın#Bir Zamanlar İstanbul#Dasdas

6804a11a5d00ddcc93efbbcc.jpg


Cansu TopçuOluşturulma Tarihi: Nisan 20, 2025 10:24Didem Balçın, bir yandan kurucu ortağı olduğu DasDas’ta tiyatro oyunlarıyla sahnede, diğer yandan “Bir Zamanlar İstanbul” dizisinde Fidan karakteriyle ekranda. Fakat bu yoğunluk onu yormuyor, aksine “Daha üretken oluyorum. Heyecan dolu oluyorum. Hep karnımda kelebeklerle geziyorum” diyor! Balçın’la hem iş temposunu hem de annelik deneyimlerini konuştuk.
Haberin Devamı◊ “Bir Zamanlar İstanbul”da Fidan karakterini canlandırıyorsunuz. Fidan’la nasıl bir bağ kurdunuz?- Fidan... Bana heyecan veriyor... Halimden anlamışsınızdır. Ne olursa olsun umudunu, neşesini kaybetmeyen insanlar olur ya; “her şeye rağmen” biri Fidan. Ben oynadığım her rolle bir bağ kuruyorum doğal olarak. Fidan’la da çok iyi anlaştık. Artık desteksiz oynuyor, benim bir şey yapmama gerek kalmadan! (Gülüyor) Çekimler yoğun. O nedenle de açıkçası 1 haftada çekilen bu sinema filmi emeğindeki işi daha çok insan izlesin istiyorum. Mekânlarımız, oyuncularımız, ekibimiz her şey çok özverili...◊ 90’lı yılların İstanbul’unu ekrana taşıyorsunuz. Sizin için 90’lı yıllar nasıldı?- Çocukluğum... Hüzün veriyor bana hatırlamak. Çünkü çok güzel bir çocukluk geçirdim. Sokaklardaydım. Oyunlar oynadım. Çok güzel dostluklarım vardı. Bayramlar daha özenliydi.Haberin Devamı◊ O yıllara ait aklınıza kazınan en unutulmaz anınız neydi?- Ben TRT Ankara Radyosu Çocuk Saati kökenliyim. 8 yaşında, tam 1990 yılında yani sınavları kazanıp her cuma Radyo Çocuk Saati için Sıhhıye’deki TRT’ye giderdim. Hem eğitim alır hem program yapardık. Çok önemli isimler hocalarımızdı. Rüştü Asyalı, Ejder Akışık, Sungun Babacan gibi çok önemli isimler. En unutulmaz anılarımı ve en unutulmaz dostluklarımı o yıllardan hâlâ yüreğimde taşıyorum.◊ 90’lı yıllara dair neyi özlüyorsunuz?- Sokak oyunlarını. Seksek oynamayı. Sokakta arkadaşlarımla evden hazırladığımız şeyleri satıp para kazanmayı. Sarı rehberi, çevirmeli telefonu...“DİDEM BALÇIN ADALET DAĞITIYOR” DİYORLAR◊ Dizide bir adalet arayışı ön planda. Sizin adalet teraziniz nasıl işler?- Arkadaşlarım “Didem Balçın adalet dağıtıyor” diye dalga geçer bazen! Şaka bir yana, sevmediğim huyum. Biri bana ya da başka birine yanlış bir şey yapıyorsa, benim için bitmiştir. Bir daha geri dönülmesi zor bir duruma girer her şey. Tabii benim ne haddime! Böyle deyince sanki “cezasını veririm” gibi anlaşılıyor. Benim tek cezam, karşımdaki kişinin bensiz kalması ya da başka birine yapılan bir hataysa, hatasının yüzüne vurulup bir daha geri gelmeyecek bir güven sarsılması.Haberin Devamı◊ Siz proje seçerken, “Bu iş tutar” diyebilmeyi nasıl başarıyorsunuz?- Ben anlatılan projeye heyecanlanıyorsam eğer, o an ne oynadığımın çok önemi olmuyor. Tabii ki rolün beni heyecanlandırması önemli ama ben role ilk başta açılımı var mı diye bakıyorum. Eğer varsa, başta az ya da çok olması önemli değil. Dişi, dişli bir rol olsun yeter. Ben gerisini hallederim. Projede tabii ki hikâye ve nasıl bir emek verildiği de çok önemli oluyor. Mesela “Bir Zamanlar İstanbul” için yapılan plato insana şöyle dedirtiyor: “Şu sokakta yürürüm yeter!”SEKTÖRÜN SORUNU HIZLI TÜKETİM◊ Sizce sektörün en büyük sorunu nedir?Haberin Devamı- Hızlı tüketim. Dopamin hormonumuzu hunharca harcıyoruz. Bir oturuşta beş bölüm dizi izleyebiliyoruz. Bu sebeple de “Bu bitti, hop gelsin yenisi” modundayız. Bir diziye şans tanımaya seyircinin tahammülü yok. Kanallar da bu kadar çabuk vazgeçilebilen, unutulabilen dizilere, emeğe rağmen şans tanıyamıyor.◊ Bir yandan tiyatro oyunlarınız devam ediyor. Bu yoğun tempoyu organize etmek zor olmuyor mu?- Aksine ben bundan besleniyorum. Bu da benim travmam belki de! Daha üretken oluyorum. Heyecan dolu oluyorum. Hep karnımda kelebeklerle geziyorum. Diken üstündeyim. O yüzden de daha organize ve daha mutluyum.Haberin Devamı◊ Tiyatrodan vazgeçemeyenlerdensiniz...- Evet. Geçemem de... Koca bir tiyatro yapısının kurucu ortaklarından biriyim. DasDas benim çocuğum gibi. İnsan çocuğundan vazgeçer mi? Hep “Onun için ne yaparsam daha iyi olur?” diye düşünürüm. Bir de tiyatro ne olursa olsun bu tüketim toplumuna direnen tek sanat dalı. Asla hızlı tüketmeye gücünüz yetmez. İyiyse hep karşılığını alır tiyatro...◊ En son “Çakallarla Dans 7” filminizle beyazperdede yer aldınız. Sırada yeni film projeniz var mı?- Yazın çekilmesi planlanan bir film var ama ben şu an yokmuş gibi davranıyorum. Önce dizimin sezonu bitsin, sonra bakacağız. Hayat ve şartlar bu filmin çekilmesine imkân verirse ben de oynayacağım.Haberin DevamıOĞLUMDAN SONRA BİR EŞİK ATLADIM◊ 4 yaşında bir oğlunuz var. İş ve ev arasındaki trafik nasıl? Anne olduktan sonra nasıl bir düzen kurdunuz bu anlamda?- Tek fark, artık “Yarın karar veririm” deme lüksüm kalmadı. O da bir lüks mü bilmiyorum, bazen düşünüyorum. Oğlum için, en azından onunla ilgili her şeyi önceden planlamam gerek. Onunla hangi gün kaliteli zaman geçirebileceğimi organize etmek dahil...Trafiğime de çok alıştı. Çünkü doğduğundan beri bu trafik var. Çalışan annelere tek söyleyebileceğim, “Çocuğunuz size ayak uydursun, siz ona değil” olurdu herhalde.◊ Anne Didem’le oyuncu Didem arasında nasıl bir fark veya bağ var?- Çok güçlü bir bağ var aslında. İkisi de çok net. Anne Didem’in oyuncu Didem’e katkısı çok büyük. Bir eşik atladım Alican’dan sonra. Eskiden rollerime hazırlanma aşamasında daha çok desteğe ihtiyaç duyardım. Alican’dan sonra sanki bedenime ve yüreğime tüm duygular fazlasıyla yüklendi. Daha doğallaştım. Daha gerçek oldum.◊ Anneliğin en çok hangi yanını sevdiniz?- Hımmmm... Çok zor bir soru bence... Çok fazla sevdiğim yanı var. En başta eşimle en büyük, tek ve değişmez bağımız.Ama sanki birine rol model oluyorsunuz ya ebeveyn olarak ve bu yüzden de en iyisi olmak için çabalamanız gerekiyor ya, sanırım bu görevi ben çok sevdim. Bana iyi geldi annelik her anlamda.HEPSİNDE VARIM!◊ Sosyal medyada sizinle ilgili yorumlara baktım da; kimisi “sempatik” diyor, kimisi de “dişil enerjisi yüksek”... Siz kendinizi hangi kategoride görüyorsunuz?

- Benim kendimi her kategoride gördüğüm anlar olduğu için, hepsinde varım diyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:#Didem Balçın#Bir Zamanlar İstanbul#Dasdas

6804a11a5d00ddcc93efbbca.jpg