KraL
IFGT Süper Moderatör
- Katılım
- 27 Kas 2025
- Mesajlar
- 1,368
- Tepkime puanı
- 18
- IFGT Puan
- 38
Kadınlar saltanatı (Osmanlıca: قادينلر ساطنتي), Osmanlı İmparatorluğu'nda Haseki Sultan'ların veya Valide Sultan'ların (hatta Mihrimah Sultan örneğinde görüldüğü gibi, bir padişah kızının) devlet yönetimine müdahale ettikleri, hatta zaman zaman bizzat devleti yönettikleri dönem olarak bilinir[1]. Dönem büyük ölçüde Osmanlı İmparatorluğu'nun duraklama dönemine denk gelir. Kanuni Sultan Süleyman’ın yaşlılık döneminde 1550 civarı başlamış, 1656 yılında Köprülü Mehmet Paşa’nın sadrazam oluşuna kadar devam etmiştir
Kadın sultanların oğullarının iktidar mücadelesinde rol oynamaları ilk zamanlarda sadece iktidar mücadelesi değil, aynı zamanda can mücadelesiydi. I. Ahmet dönemine kadar yürürlükte olan Fatih Kanunnamesi'ne göre, tahta geçen padişahlar kardeşlerini öldürdükleri için iktidar mücadelesini kaybedenler canlarını da kaybediyorlardı[18]. O yüzden de Hürrem Sultan örneğinde görüldüğü gibi, bir Haseki Sultan'ın oğlunu padişah yapmak için karıştığı olaylar, oğullarının yaşam mücadelesinin bir parçasıydı. Nitekim I. Ahmet döneminde Fatih Kanunnamesi'nin kaldırılmasından sonra kadınlar saltanatı, küçük yaşta tahta geçmiş padişahlar nedeniyle Kösem Sultan döneminde bir süre daha devam etmiş, ancak bundan sonra sona ermiştir.
Bazı örneklerde yaşam içgüdüsünün yanı sıra anayurtlarıyla bağlantılarını sürdüren Nurbanu Sultan gibi bazı sultanların kendi anayurtlarının çıkarlarını savunmak için devlet işlerine karıştıkları da görülmüştür[19].
Kadınlar saltanatının sona ermesinin bir nedeni de Köprülü ailesiyle başlayan bir dizi yetenekli sadrazamın işbaşına geçmesi, padişahların savaşa gitmek dahil devlet işlerini büyük ölçüde diğer devlet adamlarına devretmeye başlamasıydı. Böylece güç bir ölçüde Topkapı Sarayı'ndan Bab-ı Ali'ye geçmiş oluyor, sadece kadın sultanların değil, padişahların da sorumlulukları azalmış oluyordu.
Kadın sultanların oğullarının iktidar mücadelesinde rol oynamaları ilk zamanlarda sadece iktidar mücadelesi değil, aynı zamanda can mücadelesiydi. I. Ahmet dönemine kadar yürürlükte olan Fatih Kanunnamesi'ne göre, tahta geçen padişahlar kardeşlerini öldürdükleri için iktidar mücadelesini kaybedenler canlarını da kaybediyorlardı[18]. O yüzden de Hürrem Sultan örneğinde görüldüğü gibi, bir Haseki Sultan'ın oğlunu padişah yapmak için karıştığı olaylar, oğullarının yaşam mücadelesinin bir parçasıydı. Nitekim I. Ahmet döneminde Fatih Kanunnamesi'nin kaldırılmasından sonra kadınlar saltanatı, küçük yaşta tahta geçmiş padişahlar nedeniyle Kösem Sultan döneminde bir süre daha devam etmiş, ancak bundan sonra sona ermiştir.
Bazı örneklerde yaşam içgüdüsünün yanı sıra anayurtlarıyla bağlantılarını sürdüren Nurbanu Sultan gibi bazı sultanların kendi anayurtlarının çıkarlarını savunmak için devlet işlerine karıştıkları da görülmüştür[19].
Kadınlar saltanatının sona ermesinin bir nedeni de Köprülü ailesiyle başlayan bir dizi yetenekli sadrazamın işbaşına geçmesi, padişahların savaşa gitmek dahil devlet işlerini büyük ölçüde diğer devlet adamlarına devretmeye başlamasıydı. Böylece güç bir ölçüde Topkapı Sarayı'ndan Bab-ı Ali'ye geçmiş oluyor, sadece kadın sultanların değil, padişahların da sorumlulukları azalmış oluyordu.