Maia
Vip Üye
- Katılım
- 15 May 2025
- Mesajlar
- 90
- Tepkime puanı
- 6
- Puanları
- 8
- Cinsiyet
- Takım
- Beşiktaş
- Burç
- Başak
İtibar:
Fârâbî Gerçek adı ile, (Ebû Nasr Muhammed bin Muhammed bin Turhan bin Uzluk el-Fârâbî el-Türkî) Kimdir ?
Türk asıllı olan Fârâbî’nin gerçek adı - Ebu Nasr Muhammed bin, Muhammed bin Turhan bin Uzluğ el-Fârâbî et-Türkî-
olan filozof, (Ebu Nasr el-Fârâbî) olarak bilinmektedir.
Türkistan’da Maveraünnehir’in Ortaçağlar’da ki önemli merkezleri arasında bulunan,
bugünkü Kazakistan sınırları içerisinde olan,
eski adı (Otrar) Fârâb ili'nin Vesiç kasabasın'da asker bir ailenin çocuğu olarak dünya'ya gelmiş ve Şam’da vefat etmiştir. Fıkıh, tefsir, hadis gibi temel İslâmî ilimlerde eğitim alarak doğduğu bölgede bir süre kadılık görevinde bulunmuştur.
Buhara, Semerkant, Taşkent, Merv, Belh ve Rey gibi önemli ticaret ve kültür merkezlerini dolaştıktan sonra,
ilme karşı duyduğu ilgi ile, kendini yetiştirmek ve geliştirmek üzere, zamanın en büyük ilim ve kültür merkezi olan,
Bağdat’a gitmiştir.
Bağdat’ta hem dinî, tefekkür, kültürel, hem de aklî kültür ve felsefî düşünce bakımından kendi ilmini geliştirmiştir.
Fârâbi Bağdat’ta iken, dönemin önemli dil bilgini "Ebu Bekir İbnü’s Serrac’dan" gramer dersi aynı zaman da mantık ilmini öğrenmiştir.
Ana dili dışında Arapça, Farsça, Yunanca ve Süryanice öğrenmiştir.
Aristocu felsefenin en önemli merkezi olan Bağdat’ta felsefî çevrelerle ilişki içerisine girmiş ve yine dönemin önde gelen mantık üstadı Hristiyan mütercim ve yorumcu "Ebu Bişr Metta b. Yunus ve Yuhanna b.Haylan’dan" felsefe ve mantık tahsil etmiştir.
Fârâbî, mantık ve felsefe ilminde hocaya ihtiyaç duymayacak şekilde kendini yetiştirmiş ve Muallim-i Sânî olarak anılmıştır.
Fârâbî, Batı’da Alpharabius olarak tanınmaktadır.
Onun kurmuş olduğu felsefî doktrin, gerek öğrencileri ve eserleri, gerekse onu eleştiren düşünürler kanalıyla kısa zamanda,
Maveraünnehir’den Endülüs’e kadar bütün İslâm coğrafyasına yayılmıştır.
Bağdat’ta din ve siyaset alanlarında meydana gelen toplumsal ve siyasal kargaşadan dolayı, Halep ve Şam’a gitmiştir.
Çalışmalarını buralarda da sürdüren Fârâbî, Halep’in yönetimini elinde bulunduran "Hamdanî Emiri Seyfüddevle Elü’l-Hasan Ali b."
tarafından saygın bir konuk"misafir" olarak sarayda ağırlanmıştır.
Yaptığı deneyler sonucunda titreşimlerin dalga uzunluğuna göre azalıp çoğaldığının tespitini de ortaya koyan Fârâbî,
ilimlerin sınıflandırılması ve mantık alanına ilişkin kendine özgü yöntemler kullanmıştır.
İlimleri sırasıyla; dil, mantık, matematik, fizik ve metafizik, olmak üzere medenî ilimler şeklinde beş ana başlık altında toplamıştır.
Fârâbî, felsefe ve mantık dışında ise, tıp ve müzik ilmine de ilgi duymuştur.
Tıp alanında inanılmaz konulara imza atmış, daha ziyade teorik alanda yaptığı çalışmalarda sağlıklı bir bedene sahip olmak için-
neler yapılması gerektiğini araştırmış bu doğrultuda tıp ilmi hususunda yedi esası saptamıştır.
Özellikle de insan bedeninde bulunan tüm organların tanınması, hastalık çeşitlerinin bilinmesi,
ve ilaçlarla ilgili detaylı bilgilere sahip olunması konularına öncelik vermiştir.
Müzik kuramı hakkında sistematik olarak kitap yazan ilk bilginimizdir.
Bu konuda üstün bir yeteneğe sahip olmasının yanı sıra seçkin bir icracı ve çok iyi bir udi ustasıdır.
Keman ailesine mensup çalgıların Atalarından sitar’ın yatay bir uyarlaması olan "kanunu" da geliştirmeyi başarmıştır.
Müzik hakkında beş eser kaleme almış ve nihayet müzik teorisi üzerine yazdığı Büyük Musiki Kitabı ile müzik dünyasını adeta taçlandırmıştır.
Fârâbî’ye göre insanların başarısı için iki mutlak yöntem vardır.
Bunlardan biri, insanın ruhunu, bedenini ve kendine özgü varlıklarını sevk ve idare etme sanatı;
diğeri ise, kendi dışında kalan beşeri varlığı sevk ve idare etme sanatıdır.
Bunun yanında, ilahî kanunlar ile pozitif ilimlerin hemhal edilmesi sonucu manevi huzurun ışığında erdemli ve bilge toplumların teşekkül edeceğine dikkat çekmektedir.
Tüm bu yönleriyle Fârâbî, sadece İslâm âlimlerini değil, batılı âlimleri de etkilemiştir.
Yazdığı eserler dünya coğrafyasında ders kitabı olarak okutulmuştur.
Fârâbî'den geriye 100’den fazla eser kalmıştır.
Kısaca; "El-Medînetü'l Fâzıla, Es- Siyâsetü'l Medeniyye, Kitâbü'l-Mille, Tahsîlü's-Sa'âde, Uyûnü’l-Mesâil, Felsefetü Arisṭoṭâlîs, Felsefetü Eflâṭûn, Kitâbü’l-Ḥurûf, Kitâbü’l-Burhân, El-Maard el-Akl, El-İhsaü'l-Ulûm, Et-Talîḳāt , El-Mûsîḳa’l-Kebîr, Kitâbü’l-Ḫaṭâbe, Fuṣûṣü’l-Hikem'd dır.
Fârâbî, 950 yılında, 80 yaşında iken Şam’da vefat etmiş, Bâbüssagîr Mezarlığı'na defnedilmiştir.